Ali Rıza Avcan
İki bölümden oluşan yazı dizimizin geçen Pazartesi günü yayınlanan ilk bölümünde, İstanbul ve Karşıyaka gıda strateji belgeleri bağlamında bu tür belge ve çalışmaların, tarım ve gıda krizlerine neden olan kapitalist sistem içindeki işlevini, bu krizlere neden olup açlığa yol açan kapitalist sistemin ürettiği bu tür sahte çözümlerle, sistemin asıl efendisi tarım ve gıda tekelleri karşısındaki çaresizliğini ortaya koyarak, Karşıyaka’da her yıl gerileyip yok olan tarımsal faaliyetlerle gıdanın üretimi, dağıtımı ve tüketimi ile ilgili bilgisizlikler nedeniyle, her şeyi planlayıp programlıyoruz izlenimi veren bu tür çalışmaların ne ölçüde anlamsız ve beyhude olduğunu ve sorunun asıl nedeni olan kapitalist sistemin nasıl işine yaradığını anlatmaya çalışmıştık.
Yazı dizimizin bugünkü ikinci ve son bölümünde ise, 22 Ağustos 2023 tarihinde kamuoyuna açıklanan Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi içinde gördüğümüz eksiklik, yanlışlık ve yetersizlikleri belirleyerek, bu konularla ilgili değerlendirmelerimi sizlerle paylaşacağım. Böylelikle bu belgenin, Karşıyaka için ne ölçüde geçerli, uygulanabilir ve sürdürülebilir olduğunu ortaya koymaya çalışacağım.

Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi ve Temel Özellikleri
Karşıyaka’daki tarım ve gıda sistemini yeniden düzenleyeceği söylenen temel politika, öncelik ve stratejileri belirleyen ve bunların ışığında hedefler koymaya çalışan Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi, aynen İstanbul Gıda Stratejisi Belgesi‘nde olduğu gibi öncelikli 8 ayrı stratejik alanda uygulanmak üzere hazırlanmıştır. Bunlar sırasıyla;
1- Gıda Tedarik Zincirinin Kısaltılması,
2- Karşıyaka’da Gıdanın Kent-Bölgesi’nin Kentsel ve Kırsal Koruma Odaklı Tanımlanması,
3- Agroekolojik Tarımsal Üretimin Desteklenmesi,
4- Katılımcı Yönetişim Modelinin ve Yeni Organların Kurulması,
5- Üreticilerin ve Tüketicilerin Örgütlenmesi,
6- Kayıp ve İsrafın Azaltılarak Atık Yönetiminin Sağlanması,
7- Herkes İçin Adil, Erişilebilir, Güvenilir ve Güvenli Gıda ve Su Sağlanması,
8- Kriz ve Afet Dönemlerinde Gıda Sisteminin Yönetilmesi olarak belirlenmiştir.
Bu stratejik alanların ilk üçü, 1- Kısaltılmış Gıda Tedariki İçin Yeni Mekanizmalar Oluşturulması, 2- Kent-Bölgenin Tanımlanmasına Dönük Çalışmaların Programlanması ve 3- Kent-Bölge Ölçeğinde Agroekolojik Tarımsal Üretimin Desteklenmesi başlıklı 3 eylem grupları içinde ele alınarak toplam eylem sayısı 75 olarak belirlenmiştir. Hedeflenen eylemler arasında yer alan “Yeni araştırmaların teşvik edilmesi için paydaş katılımıyla bir araştırma fonunun oluşturulması” eylemi iki kez yazıldığı için toplam eylem sayısı belge üzerinde 75 olarak gözükse de, yapılan bu yanlışlık nedeniyle 74’dür.
99 sayfadan oluşan belgeyi incelediğimizde, çalışmanın kısa adı BAYETAV olan Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı‘nın finansal desteğinde, Yerküre Yerel Çalışmalar Kooperatifi ile birlikte, Karşıyaka Belediyesi adına yapıldığını öğreniyoruz. Yine aynı şekilde, proje koordinatörünün İzmir Demokrasi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Emel Karakaya Ayalp olduğunu, proje ekibinin Doç. Dr. Emel Karakaya Ayalp ile Yerküre Kooperatifi adına Dr. Mehmet Fatih Tatari ve Orkun Doğan‘dan oluştuğunu anlıyoruz. Büyük puntolu yazılar, renkli fotoğraf ve grafiklerle süslenen belgenin sayfa düzenleme ve görselleştirme işinin ise öğrencilerden oluşan 7 kişilik teknik bir ekip tarafından yapıldığını görüyoruz.
Nargile tütünü üreten Adalya Tobacco Ltd. tarafından kurulan BAYETAV isimli vakfın açtığı proje yarışmasında, Karşıyaka Belediyesi‘nde uygulanmak üzere hazırlanan “Sürdürülebilir Gıda Sistemleri İçin Yol Haritası Projesi” isimli projenin seçilmesi nedeniyle bu projenin BAYETAV tarafından finanse edildiği anlaşılmaktadır. Ancak, Doç. Dr. Emel Karakaya Ayalp‘in, benim Facebook‘ta paylaştığım bir yorum üzerine, bizzat beni arayarak verdiği bilgilere göre, proje koordinatörü ve ekip üyeleri bu işi gönüllü olarak bedelsiz yapmışlar, finans kaynakları tümüyle öğrenci olan teknik ekip çalışanlarına ayrılmış.
Ayrıca söz konusu belgeden, bu çalışma karşılığında Karşıyaka Belediyesi’nce herhangi bir ödeme yapılmadığı için, söz konusu belgenin başındaki açıklamalardan, tüm analizlerle ilgili telif hakkının, -bu tür profesyonel çalışmalarda görülmedik şekilde- proje koordinatörüyle ekibine ait olduğunu öğreniyoruz.

Karşıyaka Belediyesi adına hazırlanan Karşıyaka Gıda Stratejisi Belgesi‘nde adı geçmemekle birlikte yapılan toplantı ve sunumlarda BAYETAV adına karşımıza çıkan diğer bir önemli isim ise, asıl olarak İstanbul Gıda Strateji Belgesi hazırlık ekibinde yer alan gıda mühendisi Bülent Şık olup, kendisinin İstanbul‘daki deneyim sonrasında bu işe BAYETAV adına Karşıyaka‘da devam ettiği anlaşılmaktadır.
Ele alacağımız belge ile ilgili yapacağımız analiz ve değerlendirmelerin daha iyi anlaşılabilmesi için hem Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi’ni, hem de bu belgede yer alan 4 temel ilkeyle belirlenen 8 strateji, 3 eylem grubu ve bunların kapsamındaki 74 eylemi daha iyi anlayabilmemizi sağlamak amacıyla hazırladığımız tabloyu sizlerle paylaşmak isteriz.
Şimdi gelelim söz konusu belgede gözümüze çarpıp incelemeye değer bulduğumuz konulara:
I – Uygulanabilir ve sürdürülebilir olmanın ilk koşulu: Hukuka uygun olma hali
Kişisel ya da toplumsal ölçekli her plan, program, proje ya da uygulamanın öncelikle mevcut koşullar itibariyle “uygulanabilir” ve “sürdürülebilir” olması gerekir. Bu bağlamda, mevcut koşulları dikkate almadan tasarlanan her plan, program, proje ya da iş, gerçeklikle bağını koparmış bir niyet beyanı ya da ütopya olmaktan kurtulamaz.
Yaptığımız işin gerçeklikle bağ kurabilmesinin ilk koşullarından biri de, yapmaya niyetlendiğimiz işe mevcut yasa, tüzük ve yönetmeliklerin izin vermesi; daha doğrusu mevcut hukuki yapının buna elverişli olmasıdır. Biz buna yapılacak işin “hukuki elverişliliği” deriz. Bunu sağlamak amacıyla da, her işin tasarımında yapmaya niyetlendiklerimizin mevzuat dediğimiz hukuki hüküm ve belgelerle, mevcut üst plan ve belgelerle uyumlu olup olmadığını ve onlarla ilişkisi olup olmadığına, onları tamamlayıp tamamlamadığına bakıp; bunu, “hukuki analiz” başlığıyla paylaşırız. Böylelikle yapmak istediğimiz işin ‘yapılamaz’ olmaktan çıkmasını sağlarız. Bu nedenle de, mevcut hukuk sisteminin izin vermediği ve o işi engelleyen yasal düzenlemeler değişmediği ya da değiştirilmediği sürece uygulanması mümkün olmayan işleri ciddiye alınmayacak hayali işler olarak kabul ederiz. Örneğin mevcut yasal düzenlemelere göre, Karşıyaka’da, bu belgedeki eylemler listesinde yazılı olduğu gibi bir sebze, meyve ya da balık halinin kurulması işinin Karşıyaka Belediyesi’nin değil, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin görevi olduğunu bildiğimiz takdirde, hazırladığımız belgeye bu şekilde bir hedef ya da eylem koymayız. Çünkü İzmir Büyükşehir Belediyesi kendisine ait olan bu görevi, sadece Karşıyaka’nın istek ve taleplerine göre ya da Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi‘nde yazılı diye değil, diğer 29 ilçenin sosyo-ekonomik durumuyla İzmir’in bütünlüğünü dikkate alarak yerine getirecek, her ilçe belediyesinin talebini ayrı ayrı dikkate almayacaktır.
Bu anlamda, mevcut hukuk düzeninde büyükşehir ilçe belediyelerine verilen görev, yetki ve sorumlulukları dikkate almadan hazırlanan gıda strateji belgelerini hazırlamak, gerçek anlamda ya bu işi bilmemek ya da mevcut yasal düzenlemeleri dikkate almamak anlamına gelir.
Ayrıca 5393 sayılı Belediye Kanunu ile belediyelere verilmiş “zorunlu” görev, yetki ve sorumluluklar bağlamında, “üretici pazarlarının denetlenmesi” ile ilgili bir hedefin eylemler arasında sayılması, malûmun ilanından başka bir şey değildir. Çünkü belediyelerin yapmak zorunda olduğu bu tür görevler, sanki bir tercih yapılıyormuş gibi bu tür belgelere konulamaz, konulduğu takdirde de hukuk bilmezliğin ifadesi olarak kabul edilir. Böyle bir hedefin belirlenmesi, “belediye çalışanlarının maaş ve ücretlerinin ödenmesi” ya da “kentin yollarını yapmak” gibi başka bir hedefin konulmasından farkı yoktur.

II- “Deryada bir katre su olma” hali…
Türkiye’de ulusal ve uluslararası ölçekte tarım ve gıda konusunda görevli, yetkili ve sorumlu birçok resmi kurum ve kuruluş bulunmaktadır. Bunlardan aklımıza gelenleri saymaya kalktığımızda, karşımıza başta Tarım ve Orman Bakanlığı ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olmak üzere Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Türkiye Su Enstitüsü, Çay İşletmeleri, Et ve Süt Kurumu, Tarım İşletmeleri, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi, Türkiye Şeker Fabrikaları, KOSGEB, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri, Ziraat Bankası, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri Birliği ve bağlı kooperatifler, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve bağlı ticaret/ sanayi odaları, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Birliği ve bağlı odalar, TMMOB ve bağlı Ziraat ve Gıda Mühendisleri Odaları, Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası, Büyükşehir Belediyeleri, İhracatçı Birlikleri ve Çiftçi Sendikaları gibi kurum ve kuruluşlarla tarım ve gıda konularında yayın yapan medya kuruluşları, uluslararası düzeyde de Dünya Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Türkiye ofisleri gelir. Aklımıza ilk gelenlerden oluşan bu sıralamadan da anlaşılacağı üzere tarım ve gıda sektörleri çok ortaklı, çok paydaşlı ve bu paydaşlar arasındaki ilişkilerin oldukça yoğun, karmaşık olduğu alanlardır. Haliyle Karşıyaka için bir gıda strateji belgesi düzenlemeye kalktığınızda da, önce bu kurum, kuruluş ve kişilerden Karşıyaka ile ilişkili/ilgili olanları bir liste halinde sıralayarak ve aralarında bir öncelik/yoğunluk sıralaması yaparak –siyasi anlamda istemeseniz bile- yazışma ya da yüz yüze görüşme yöntemleriyle ilişki ve iletişim kurulması, onların bu konudaki görüş, düşünce, öneri ve eleştirilerinin, katılımcı ve çoğulcu demokrasi ile “iyi yönetişim” anlayışının dili ile söyleyecek olursak, katkılarının alınması ve açıklık ilkesi uyarınca bunun strateji belgesinde sergilenmesi gerekir.
İncelediğimiz Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi’nde ise, belgenin hazırlık sürecinde böyle bir yola gidilmediğini, Karşıyaka ilçesinde sanki sadece Karşıyaka Belediyesi yetkili imiş gibi onun muhatap alındığını görürüz. Bu ise, bölüm başlığında da belirttiğimiz gibi, Karşıyaka Belediyesi’nin tarım ve gıda âleminde bir katre su olduğunu fark etmeyenlerin tarım ve gıda konularında görevli, yetkili ve sorumlu olup, Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi uygulamasını kolaylaştıracak ya da zorlaştırabilecek diğer resmi, özel ve sivil kurumları yeterince dinlemediğini, onların katılımıyla hazırlanan belgeyi sahiplenmelerini düşünmediğini, “biz biliriz” anlayışıyla “biz bize yeteriz” dediklerini göstermektedir.
III – Şablonculuğun varacağı nokta: Bilmeden öngörmek hali…
Geleceğe dair tüm uygulanabilir, sürdürülebilir, gerçekçi ve sağlıklı çalışmalar, buna dair hayallerimizi kafamızda kurup tasarlamadan önce içinde bulunduğumuz koşulların araştırılıp ortaya konulmasını ve hayalimizin o koşullar içinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini analiz etmemizi gerektirir. Ben o nedenle, bu durumu “net bir fotoğraf çekmek” olarak tanımlayıp hazırladığım ya da danışmanlığını yaptığım her işte, başta da belirttiğim gibi yapacağım işin mevzuata uygunluğu ile üst belgelerle uyumlu olup olmadığına, mevcut toplumsal ve ekonomik koşulları dikkate alıp almadığına ve bu işin finansmanı açısından riskli olup olmadığına dikkat ederim.
İnceleyip analiz etmeye çalıştığımız Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi ise, geleceğe dair politika, stratejik önceliklerle hedef ve eylemleri belirlerken Karşıyaka’nın kendi içinde ve içinde yer aldığı yakın ve uzak çevre ile ilişkileri ve bütünlüğü içinde mevcut sorun ve talepleri belirlemek için ekonomik, toplumsal ve kültürel analizini yapmamış, geçen Pazartesi günü sizlerle paylaştığım tarımla ilgili istatistiklerden yararlanmamış, Karşıyaka’daki tarımsal faaliyetlerin neden gerileyip yok olduğunu araştırmamış; hatta Karşıyaka’daki tarım ve gıda faaliyetleriyle ilgili analizleri yapabilmek için gerekli olan envanter çıkarma, veri toplama, araştırma yapma gibi çalışmaları söz konusu belgenin hedefleri olarak belirlemiştir. Hatta bu belgenin uygulanacağı alanı tanımlamak amacıyla ortaya atılan “kent-bölge” sınırlarının belirlenmesi işinin bile belgenin uygulandığı dönemde gerçekleştirilecek bir eylem olarak göstermiştir. Böylelikle belgenin uygulanacağı kent-bölge sınırları bile bu belgenin hazırlık ve uygulamaya başlandığı tarihte belli değildir ve kısmet olursa belgenin uygulandığı dönemde belirlenecektir. Hem de klasik mantık anlayışının neden-sonuç ilişkisini tersine çevirmek istercesine…
Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi’nin “Eylemler” bölümünde yer alan “Karşıyaka’da gıdanın kent-bölgesi araştırma ve analiz sonuçlarına dayanarak kent-bölgenin belirlenmesi”, “Kent-Bölge’nin tanımlanmasına ve yeni araştırmaların yapılmasına imkân sağlayacak, Karşıyaka’yı ve çeperindeki kırsal alanları içeren coğrafyada tarım/gıda sistemi envanterinin oluşturulması”, “Karşıyaka’da üretim yapan üreticilerin ve Karşıyaka’ya gıda tedariki sağlayan tedarikçilerin bilgisini içeren üretici-tedarikçi envanterinin oluşturulması”, “Karşıyaka’da üretim yapan üreticilerin ve Karşıyaka’ya gıda tedariki sağlayan tedarikçilerin bilgisini içeren üretici-tedarikçi envanterinin oluşturulması”, “Kent-bölge sınırları içerisinde oluşturulması önerilmiş olan envanterleri desteklemek üzere iklime ve coğrafyaya özgü tarımsal ürünler araştırmasının yürütülmesi”, “Karşıyaka’nın gıda kent-bölgesinde faaliyet göstermekte olan ve agroekolojik üretim yapan tarımsal üreticilerin, çiftçilerin, köylülerin ve topraksız tarım emekçilerinin envanterinin çıkarılması. Bu envanterin çıkarılabilmesi için sahada faaliyet gösterecek ve ilgili uzmanlık alanlarından oluşan bir saha ekibinin kurulması.”, “Yamanlar Bölgesi’nde üretici envanterinin çıkarılması: Yamanlar domatesinin korunması için Agroekolojik tarımsal yöntemlerin uygulanması”, “gıda ihtiyacının analiz edilmesi, gıda bankalarının kurulması”, “Karşıyaka’da yoksulluk ve yetersiz beslenme araştırma yapılması” gibi hedefler/eylemler, aslında bu belge hazırlanmadan önce yapılması gereken araştırma çalışmalarıdır. Bu araştırmaların yapılmadığı, envanterlerin çıkarılmadığı; daha doğrusu planlanmak istenen evrenin yeterince tanınıp bilinmediği, mevcut sorun ve gereksinimlerin belirlenmediği bir süreçte bu şekilde hazırlanan bir strateji belgesinin ne ölçüde doğru, güvenilir, geçerli ve sağlıklı bilgiye dayandığı da ortadadır.

IV – Sorunlarla uğraşmak yerine sonuçlara ilgilenmek…
Böylesi bir strateji belgesi düzenlerken öncelikle yapacağımız mevcut durum analizi ile ortaya çıkacak sorunların gelişimini ve nedenlerini ortaya koyup, bu nedenlerin yok olması ya da etkisinin azalması için birtakım hedefler belirleyip önlem alınması için önerilerde bulunmamız gerekir.
İşte bu çerçevede, Karşıyaka’da tarım ve gıda ile ilgili sorunlarının olduğunu, hatta iddia edildiği gibi yapılan analizler sonucunda bazı mahallelerin, “gıda çölü“ne dönüştüğünü iddia ediyorsanız; bu konu ile ilgili ilk sorumuzu, bu çölün neden ortaya çıktığını ve Karşıyaka Belediyesi‘nin bu sorundaki rolünü strateji belgesini düzenleyenlere, ikinci sorumuzu ise Türkiye‘nin en gelişmiş 7. kenti olarak Avrupa Birliği tarafından “Avrupa Kenti” seçilen Karşıyaka‘da uzun yıllardır yerel yönetimi elinde bulunduran CHP‘li siyasetçilere ve 1984’den bu yana belediye başkanı ve meclis üyesi olarak çalışanlara sormamız gerekir.
Evet, bu anlamda Karşıyaka‘daki tarımsal faaliyetlerin her geçen yıl azalıp yok olmasında, tarımsal ürünlerin çeşit ve miktar olarak azalmasında Karşıyaka Belediyesi‘nin hiç mi rolü ya da etkisi yoktur? Örneğin Yamanlar‘daki tarım alanlarını imara açıp yüksek blokların yapılmasına yol açan ya da mevcut imar planındaki yeşil, ekilebilir alanları imara açan Karşıyaka ve İzmir Büyükşehir belediyelerindeki meclis üyelerinin, bu meclislerdeki yerel siyaseti yönetip yönlendiren belediye başkanlarıyla CHP‘li il, ilçe ve genel merkez yöneticilerinin hiç mi suçu yoktur? En azından, balkonda ya da apartman bahçesinde “agroekolojik” tarım yapılmasını önerirken Bostanlı, Demirköprü, Şemikler ve Mavişehir‘de yok ettikleri geniş yeşil ve ekilebilir alanlar adına bu sorulara yanıt vermeleri gerekir.
Diğer yandan da böylesi bir strateji belgesini düzenleyenlere de şu soruyu yöneltmek gerekir: Bu belgedeki politika, strateji, hedef ve eylemleri tartışıp belirlerken hiç mi aklınıza gelmedi, kentin içindeki ya da çevresindeki bu yeşil, alanları imara açmayın demek ya da hazırladığınız belgeye bu konuda tek bir hedef ya da eylem koymak? Proje ekibinin bir şehir ve bölge plancısı olarak dönüp, “siz de artık bunları yapmayın” diyecek bir cesareti yok muydu? Bu bir anlamda, bu geniş yeşil, ekilebilir ve tarım açısından verimli alanları yok edenleri affedip ya da görmemezlikten gelip; daha doğrusu suçlunun suçlu olduğunu söylemeyip, başka bir deyişle suça ortak olup onlara fantastik bir şekilde apartman balkonlarıyla bahçelerini önermek anlamına gelmiyor mu? Belediye meclisleri tüm yeşil alanları ve tarım alanlarını parsel bazındaki plan değişiklikleriyle yok ederken ve bu sorun gündeme alıp tartışılmazken, bunun bir alternatifi olarak önerdiğiniz balkon ve bahçe tarımıyla yıllık ölçekte kaç ton üretim yapılacağını hesaplıyor ve bu miktarın Karşıyaka halkını besleyeceğini mi söylemek istiyorsunuz?
V – Proje desteğindeki ahlâki sorun…
Daha önce de söylediğim gibi bir tütün şirketince kurulan vakfın, tarım ve gıda ile; özellikle de sağlıklı gıda ile ilgili bir çalışmayı desteklemesi, bana göre ahlâki bir konuyu önümüze getirmektedir. Evet, tütün, hatta kenevir, afyon da bir tarım ürünüdür ve bugün ülkemizdeki birçok çiftçinin, üreticinin üretip sattığı değerli tarım ürünleridir. Ama diğer yandan da, yapılan tüm bilimsel çalışmalar tütünün ve onun bir türevi olan nargile tütününün insan sağlığına zararlı olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, insan sağlığı açısından zararlı bir ürünün satışından kaynaklanan finansmanla kurulan bir vakfın, Karşıyaka’daki tarım ve gıda sorunları ile ilgilenmesi, bu konuyla ilgili bir belgenin miktarı belli olmayan finansmanını sağlaması ve Karşıyaka Belediyesi’nin de bunu kabul etmesi ahlâki açıdan oldukça ilginç, tuhaf ve yadırgatıcı bir durumdur.
VI – Proje ekibi itibariyle disiplinlerarası çalışma ve uzmanlık…
Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi’nin hazırlığı ile ilgili görsellerden, İstanbul Gıda Strateji Belgesi hazırlığında yer alan gıda mühendisi Bülent Şık‘ın proje ekibinde yer almamakla birlikte fiili olarak belgenin hazırlığında yer aldığı anlaşılmaktadır. Bunun dışında bir şehir ve bölge plancısı ile ekonomi, sosyoloji ve kültürel antropoloji alanlarında eğitimli iki kooperatifçinin yer aldığı proje ekibinde tarım ve gıda konularında uzmanlık düzeyinde bilgi, birikim, deneyim sahibi olanlarla hukuk, kamu yönetimi, iktisadi ve beşeri coğrafya gibi alanlarda uzman olanların yer almaması, disiplinler arası bir proje ekibi oluşturma çabası açısından büyük eksikliktir. Bu arada proje ekibinde yer alan Orkun Doğan’ın Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi‘nde dışarıdan iki yıllık Bitkisel ve Hayvansal Üretim ön lisans eğitimini almış olmasını da, bir yere not etmek isterim.
VII – Zaman ya da süre sorunu: “Topal ördek olmak” hali…
2012 yılında, Marmaris Ticaret Odası seçimlerinde, seçime katılan bir aday için stratejik plan hazırlayan Ege Üniversitesi‘ndeki bir akademisyenle tartışmış, seçimi henüz kazanmamış bir aday için stratejik plan hazırlamanın ne ölçüde anlamsız, saçma bir iş olduğunu, o aday kazanamadığı takdirde kendisinin parasını alacağını; ama, planın gündeme bile gelmeyip çöpe atılacağını anlatmaya çalışmıştım. Ama çabam boşunaydı… Çünkü o akademisyen hazırladığı o planla para kazanıyor ve o planı hazırlamış olmasını özgeçmişine işleyerek daha çabuk profesör olmak istiyor, hem de adına stratejik plan hazırlanan aday bu avantajı kullanarak seçimleri kazanmak istiyordu.
Şimdi de yaklaşan mahalli idareler seçimlerine aylar kala, Amerikalıların o ünlü “topal ördek” deyişini simgeleyecek şekilde yeniden aday gösterilip gösterilmeyeceği belli olmayan bir belediye başkanının isteği ile bir strateji belgesi hazırlanıyor, bu belgeyle birtakım hedefler konuluyor, birtakım eylemlerin yapılacağı söyleniyor. Oysa bu tür strateji belgeleri, aynen belediyelerle ilgili diğer strateji belge ve planlarda olduğu gibi, bu tür belgelerin uygulamasına fırsat verecek bir süre için, mümkünse belediye başkanının göreve başladığı yıl içinde hazırlanıp onun o hedeflere için hazırlanır. Şayet Karşıyaka belediye başkanı bir daha seçilemeyip yerine başka biri gelirse ve yeni belediye başkanı bu planı istemezse ya da eksiklik ve yanlışlarını görüp uygun bulmazsa, planı uygulamazsa o zaman ne olacak? Hele ki, eylem planı ile harcama tablolarının henüz hazırlanmadığı, bütün bunların adayların birbiriyle yarıştığı bir seçim döneminde yapılacağını biliyorsak…

VIII – Katılım; ama nasıl bir katılım?
22 Ağustos 2023 tarihinde tanıtımı yapılan Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi‘nin hazırlık sürecinde halkın katılımını sağlamak amacıyla 7 Temmuz 2022 tarihinde düzenlenen sempozyuma, 24 Ağustos 2022 tarihinde düzenlenen çalıştaya ve 31 Mart 2023 tarihinde düzenlenen atölye-foruma “yurttaş“, “belediye“, “muhtarlık“, “sivil toplum“, “akademi“, “kooperatif” ve “meslek odası” kategorisinden katılanların her bir toplantı itibariyle oranları verilmekle birlikte, katılımcıların iç ve dış paydaş olarak temsil ettikleri kurum ve kuruluşlar itibariyle listelenip açıklanmadığı görülmektedir.
Bu tür strateji belge ve planlarında “katılımcı” olarak davet edilen iç ve dış paydaşların açıklanması katılımın düzey ve kalitesini değerlendirme; ayrıca, hazırlık sürecinin şeffaflığı açısından alışıldık bir uygulama olduğu için, katılımcıların kurum kurum ve isim isim belirtilmesi gerekirdi. Biz de böylelikle bu tür toplantılara eş, dost, akrabalarla ilgisiz kişi ve kurumların çağrılıp çağılmadığını anlamış olurduk.
Ayrıca, Karşıyaka Belediyesi‘nin söz konusu belgenin 22 Ağustos 2023 tarihli tanıtım toplantısıyla ilgili haberinde proje koordinatörünün; “…Halkın bilgiyi doğrudan üretme ya da bilimsel veriye dayanarak doğrudan katılımla karar üretmesi biçiminde ifade edilebilecek olan ‘Vatandaş Bilimi’ yaklaşımıyla bu belgede gördüğünüz ilkelerin, stratejilerin ve eylemlerin sahibi, tasarlayıcı Karşıyaka halkıdır” diyerek tümüyle proje ekibi tarafından yazılan bu belgenin sahibi olarak halkı gösterdiği yazılı olduğu için, “bilgiyi doğrudan üreten” ya da “bilimsel veriye dayanarak karar üreten” halkın kimlerden oluştuğunu öğrenmemizin de bir yurttaşlık ya da bir hemşerilik hakkı olduğuna inanıyorum. (1)
Bu arada tabii ki, konuşmacıların önceden hazırladıkları sunumları izleyici olarak edilgen bir şekilde dinlendiği ve izin verildiği takdirde konuşmacıların soru sorup tartışmasına imkân tanınan sempozyum formatındaki toplantıların, bir görüş bildirme-tartışma-değerlendirme toplantısı olmak yerine, konuşmacıların tek taraflı olarak görüşlerini açıkladıkları bir toplantı türü olduğunu; bu nedenle de, bu tür toplantıların gerçek ve aktif bir katılım yöntemi olmadığını bilip unutmamak koşuluyla…
IX – Böyle bir belge kime hizmet eder?
Böylesi bir belge, öncelikle hukuka ve gerçek koşullara uygun olmadığı için bu belgeyi hayata geçiremeyecek olan belediye başkanının gelecek seçimlerde yeniden aday olabilmek amacıyla şu sıralarda yapacağı/yaptığı propaganda/lobi çalışmalarında, “ben Türkiye’nin 2. gıda strateji belgesini hazırlattım” diyerek hanesine bir puan yazdırmaya yarar. İkinci olarak, “ben gıda strateji belgesi hazırladım” diyeceklerin, üçüncü olarak da “bu gıda strateji belgesi çalışmalarını finanse ederek İzmir’deki ve Karşıyaka Belediyesi’ndeki etkimiz artar, sıradaki bekleyen başka belediyelerin belgelerini hazırlarız” diyenlerin işine yarayarak onların kurumsal/kişisel itibarlarıyla ve rantlarını arttırır. Halka düşen ise, sahte bir katılım adına çağrıldıkları toplantılar sonrasında, hazırlanan belge ve planların yarattığı hayal kırıklığı içinde manavdan, marketten, pazardan daha kötü, daha sağlıksız ve daha pahalı gıdalar alıp tüketmek olur…
X – Yapılan araştırmaların güvenlik ve geçerliliği…
Hazırlanan gıda strateji belgesinde Karşıyaka’daki gıda tedarik zincirinin çözümlenmesi ve geliştirilecek eylemleri önceliklendirerek yönlendirmek amacıyla “Gıda Çölleri Sentezi“, “Karşıyaka’nın Gıda Tedarik Zincirinin Çözümlenmesi” ve “Karşıyaka için Gıdanın Kent-Bölgesi’ni tanımlamak” için bir takım mekânsal analizler yapıldığı ve bu kapsamda Karşıyaka‘daki 2157 adet toptan ve perakende gıda satış birimiyle ayaküstü lezzet noktasının, 174 adet süpermarketin, 111 adet e-ticaret biriminin, 7 adet pazar yerinin, 2 adet yenilenebilir peyzaj alanının, tüm toplu ulaşım hatlarıyla durakların ve bu duraklara 400 m ve 800 m uzaklıktaki erişilebilirlik alanlarının, topoğrafik eşiklerle eğimli ve yürünebilir alanların, 4.247 adet satılık, 828 adet kiralık konuta ait metrekare bedellerinin; toplam olarak 7.526 farklı verinin haritalar üzerine işlendiği görülmekle birlikte; yerleşim içindeki yerleri belirlenen bu nokta ve alanlardaki işletmelere ait herhangi bir kapasite ve etki araştırması ile bu birimler arasındaki ekonomik ilişkilerin ayrıntılarını ortaya koyan başka bir araştırmanın yapılmadığı görülmüştür. Ayrıca bir Karşıyakalı olarak bilip zaman zaman alışveriş yaptığımız hal dışındaki kaçak satışlarla beslenen gezici satış yerleri hakkındaki verilerin dikkate alınmadığı belirlenmiştir. Anlaşılan o ki, bu tür araştırmalar söz konusu belgenin eylemler bölümünde ayrıntılı bir şekilde belirtildiği gibi, strateji belgesinin uygulandığı dönemde yapılacak, başka bir deyimle istim arkadan gelecektir.
Gıda tedarik zincirinin çözümlenmesi için de, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı‘na ait YERSİS (Türkiye’de Kentsel ve Kırsal Yerleşim Sistemleri Araştırması Projesi) veri sistemi kapsamında sadece İzmir geneli için geçerli olan anket verileri (çünkü VERSİS veri tabanında Karşıyaka ile ilgili herhangi bir veri bulunmamaktadır) ile yaklaşık % 20 örneklem üzerinden hesaplanan (demek ki araştırma evreni yaklaşık olarak 1.830’dur) 366 adet pazarcıyla anket yapıldığı belirtilmektedir.
Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi‘nin 52. sayfasında yer alan “yaklaşık %20 örneklem alınarak” ifadesi bile yapıldığı söylenen bu araştırmanın, araştırmanın evreni ve örneklemi ile ilgili kesinlik bir bilgi verilmeyişi nedeniyle elde edilen verilerin bilimsel güvenilirliği ve geçerliliği boyutunda yeterliliği tartışmaya açıktır. Ayrıca her bir pazarcının diğer pazarlarda da satıcı olduğu Karşıyaka’daki 7 adet pazarda “yaklaşık” 1.830 pazarcı olduğu da, Bostanlı ve Şemikler pazarlarından alışveriş yapan biri olarak bana şüpheli gelmektedir. Her bir pazarda, diğer pazarlara katılmayan pazarcıların faaliyette bulunduğunu kabul ettiğimizde bile pazar başına 261 pazarcı düşer ki; bu rakamın, -daha çok tekstil ürünlerinin satıldığı Bostanlı Pazarı (BOSPA) dışında- görüp yaşadıklarımız itibariyle ne ölçüde doğru ve geçerli olduğu da, pazarlardan alışveriş yapan Karşıyakalıların yakından bilip tanık olduğu bir konudur.
Ayrıca, gıda ürünlerinin Karşıyaka ilçesindeki hareketini belirlemek için sadece semt pazarlarına katılan pazar esnafı ile görüşmenin yeterli olmadığını, gıdanın esas olarak pazarlar dışındaki yasal ve yasa dışı hareketini takip edip öğrenmenin gerekli olduğunu hatırlatmamız yerinde olacaktır.
XI – Kısa, kısa…
1. Karşıyaka ilçesi Küçük Menderes, Büyük Menderes ya da Gediz-Bakırçay havzaları gibi herhangi bir coğrafi havza içinde yer almadığı halde, Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi’ndeki 75 eylemden/hedeften biri, “Havza odaklı yaklaşımın benimsenmesi” olarak belirlenmiştir.
2. Özerk bir bütçeyle, belediyeden ayı olarak kurulması önerilen Kentsel Gıda Konseyi’nin bugünkü mevzuat hükümlerine göre, hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. Hukuka rağmen kurulsa bile, tarım ve gıda ile ilgili tüm tarafları/paydaşları bünyesinde barındıramayacağı, bu nedenle de tarım ve gıda alanlarıyla ilgili herhangi bir etkisinin olmayacağı bilinmelidir.
3. Bir eylem/hedef olarak kabul edilen “Afet ve acil durumlar için depolanan ve son tüketim tarihi yaklaşmış olan ürünlerin ihtiyaç sahiplerine dağıtılması” şeklindeki ifadede, son kullanım tarihi gelmiş ürünlerle ilişkilendirilen ihtiyaç sahiplerinin kişisel onuru zedelenmekte ve son kullanım tarihi gelmeyen ürünlerin ihtiyaç sahiplerine verilmeyeceği gibi bir algı yaratılmıştır. Bu anlamda, belgeyi hazırlayanlara şunu sormak gerekir; son kullanım tarihi gelmekte olan ürünler deyince aklınıza niye hemen ihtiyaç sahipleri gelmekte, ihtiyaç sahiplerine son kullanım tarihi gelmemiş ürünleri vermek neden aklınıza gelmemektedir?
4. Bu arada aklıma gelen bir soruyu da sormadan geçmek istiyorum: Karşıyaka Gıda Strateji Belgesi‘ni hazırlayanlar Karşıyaka‘nın çeşitli tartışma ve çatışmalara neden olan o ünlü suyu Yamanlar Kaynak Suyu hakkında ne düşünüyorlar? Yamanlar Dağı‘nın kuzey kesiminden çıkan bu suyun Karşıyaka‘ya özgü bir doğal kaynak olarak ve ticarete konu olmadan halka ücretsiz ulaşması için ne gibi bir öneride bulunuyorlar?
5. “Paylaşma ve dayanışma bilincinin okullarda eğitim aracılığıyla aşılanması” eyleminde/hedefinde, o konudaki tek yetkili resmi kurumun Milli Eğitim Bakanlığı olduğu, Bakanlık bu işin içinde olmadığı, izin vermediği ya da onunla işbirliği yapılmadığı sürece bunun mümkün olmayacağı dikkate dahi alınmamıştır.
6. “Karşıyaka Belediyesi’nin yetki ve sorumluluk alanı dahilinde denetleyebileceği gıda satış alanları ve kanallarında tarımsal ürünlerin su tüketiminin denetim altında alınması: Uygun sulama sistemlerini kullanmayan, kaçak kuyulardan sulama yapan, su tüketimi yüksek olan türleri yetiştiren vb. tarımsal üreticilerin Karşıyaka’da Pazar yerlerinde ve yurttaş temelli gıda inisiyatiflerinde satış yapmasının denetlenmesi” şeklinde uzun ve çetrefilli bir dille yazılan eylem/hedef açıkça kanuna aykırı bir eylem/hedeftir. Çünkü Karşıyaka Belediyesi’nin ya da başka bir belediyenin, tarımsal ürünün yetişme ve sulama süreçlerini dikkate alarak ceza verme yetkisi yoktur, ceza verse bile bu uygulamanın mahkemeden döneceği kesindir. Ayrıca Karşıyaka Belediyesi sınırları dışında bu şekilde sulanıp Karşıyaka’ya gelen bir ürünün ne şekilde sulandığını bilmek nasıl mümkün olacaktır? Örneğin Küçük Menderes Havzası‘ndaki binlerce kaçak su kuyusuyla sulanan Ödemiş, Torbalı, Tire ve Bayındır‘dan ya da Gediz-Bakırçay Havzası‘ndaki Menemen ve Aliağa‘dan gelen ürünlerin pazarlardaki satışına yasak mı getirilecektir. Kısacası, bu eylem ya da hedefin kendisi bile “abesle iştigal” uygulanamayacak ya da uygulanması yasal olarak mümkün olmayan bir niyeti ortaya koymaktadır.

Tabii ki bu arada, Karşıyaka Belediyesi’nin park ve bahçelerini, park bahçe görevlilerinin bütün ikazlara rağmen boşa bıraktığı su hortumlarıyla “göllenme” dediğimiz vahşi sulama yöntemleri ile suladığını, bütün bitki ve çimlerin de o nedenle sararıp solduğunu ya da kuruduğunu unutmamak koşuluyla…
Yazımızın birinci bölümünü okumak için:
Gıda Strateji Belgeleri ve Kapitalizm: Neden ve Sonuç (1)…
(1) “Karşıyaka Kentsel Gıda Strateji Belgesi Geleceğe Işık Olacak“, Erişim Tarihi: 10.09.2023, https://www.karsiyaka.bel.tr/karsiyaka-kentsel-gida-strateji-belgesi-gelecege-isik-olacak
Yararlanılan Kaynaklar
İstanbul Gıda Strateji Belgesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2021, İstanbul.
Bingöl, Ş. , Meçik, O. (2021) “Yeni Kapitalizm ve Türkiye’de Tarım Sektörünün Dönüşümü“, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 23, Sayı 1, Haziran 2021, s. 586-605.
Cansu, İ., Kerimoğlu, E. (2023) “Kentsel Gıda Planlaması ve Politikaları – İstanbul Kentsel Gıda Stratejisi Belgesi’ne Üzerine Bir Değerlendirme“, Planlama Dergisi, 2023 (33 (2), s.340-353.
Çelik, T. (2019) “Gıda Rejimi Teorisi ve Türkiye’nin Tarımsal Yapısında Meydana Gelen Dönüşüm“, Fiscaoeconomia, Vol. 3(2), 2019, s. 128-160.
